İnsan beyni karmaşık ve inanılmaz bir organdır. İnsan beyni, merkezi sinir sisteminin ana bileşenidir ve bir dizi karmaşık işlemi yönetir: düşünme, anlama, öğrenme, algılama, duyusal verilerin işlenmesi, hareket, ve çok daha fazlası. İnsan beyni, anatomik olarak büyük ölçüde üç ana bölüme ayrılır: büyük beyin, beyincik ve beyin sapı.
Büyük Beyin (Serebrum): Beynin en büyük ve en belirgin kısmıdır. Büyük beyin iki yarımküreye ayrılır: sağ ve sol. Her bir yarımküre, farklı bilişsel ve fiziksel işlevleri kontrol eder. Büyük beyin, düşünme, öğrenme, algı, duygular ve bilinçli motor kontrol gibi işlevleri gerçekleştirir.
Büyük beyin, altı lobdan oluşur: frontal (alın), parietal (tepe), oksipital (arka), temporal (şakak), insula ve limbik loblar. Her lob, spesifik fonksiyonları yerine getirir.
Büyük beyin ayrıca bir dizi karmaşık yapıyı da barındırır. Bunlar arasında talamus (duyusal ve motor sinyallerin işlenmesi), hipotalamus (homeostazı düzenleyen ve endokrin sistemle etkileşime giren), bazal ganglionlar (hareketi düzenleyen) ve limbik sistem (duyguları ve hafızayı düzenleyen) bulunur.
Beyincik (Cerebellum): Beynin arka alt kısmında bulunan beyincik, denge, koordinasyon ve ince motor kontrol gibi işlevleri yerine getirir.
Beyin Sapı (Brainstem): Beyin sapı, beyin ile omurilik arasındaki iletişimi sağlar ve yaşamı sürdüren bir dizi temel işlevi kontrol eder. Solunum, kalp atış hızı ve kan basıncı gibi otomatik işlevler bu bölüm tarafından kontrol edilir.
Beyin hücreleri genellikle iki ana tipe ayrılır: nöronlar ve glial hücreler. Nöronlar, beyindeki bilgiyi taşıyan ve işleyen hücrelerdir. Glial hücreler ise nöronları destekler, besler ve korur.
Beyin ayrıca, vücutta neredeyse eşsiz olan bir özelliğe sahip: plastisite. Plastisite, beynin deneyimlere ve öğrenmeye yanıt olarak şekil ve işlevini değiştirme yeteneğidir. Bu, insanların yeni beceriler kazanmasını, hatıraları saklamasını ve hatta beyin hasarından sonra bazı işlevleri yeniden kazanmasını mümkün kılar.
Bu karmaşık organ, her zaman bilim adamlarını ve araştırmacıları büyülemiştir ve hala keşfedilecek birçok sır barındırmaktadır. Her ne kadar birçok beyin işlevini anlasak da, beynin tam olarak nasıl çalıştığını anlamak hala büyük bir bilimsel meydan okumadır.
Tabii ki, beyin hakkında daha fazla bilgi vermekten mutluluk duyarım. Beyin, bir dizi karmaşık ve birbirine bağlı yapıdan oluşur ve her biri belirli işlevleri yerine getirir. Bu yapılar ve işlevler hakkında daha fazla bilgi vereyim:
Frontal Lob (Alın): Planlama, problem çözme, yüksek düzeydeki düşünce, dilin bir kısmı ve kas hareketlerinin kontrolü gibi işlevlere ev sahipliği yapar. Bu lob ayrıca kişilik özelliklerimiz ve davranışlarımız için de sorumludur.
Parietal Lob (Tepe): Bu bölge, vücudunuzun farklı bölümlerinden gelen duyusal bilgilerin işlenmesi ve entegrasyonu ile ilgilenir. Dokunma, sıcaklık ve vücut pozisyonu gibi somatosensorial bilgileri işler.
Temporal Lob (Şakak): Temporal loblar, işitsel bilgileri işler ve dil anlama yeteneğimiz için önemlidir. Ayrıca hafıza ile ilgili işlevlere de ev sahipliği yapar.
Oksipital Lob (Arka): Bu bölge, görsel bilgilerin işlenmesinden sorumludur.
Limbik Sistem: Limbik sistem, duygu ve hafıza ile ilgili işlevleri içerir. Amygdala (duygusal tepkiler ve korku), hipokampus (hafıza oluşumu ve depolanması), talamus (duyusal bilgileri işler) ve hipotalamus (iştah, susuzluk, uyku-düzensizlik döngüleri ve vücut sıcaklığı gibi bir dizi temel işlevi düzenler) gibi yapıları içerir.
Nörotransmitterler: Beyin, bir dizi kimyasal mesajcı olan nörotransmitterler kullanır. Bu kimyasallar, nöronlar arasındaki bilgi aktarımını düzenler ve birçok mental ve fiziksel işlevi etkiler. Örneğin, dopamin genellikle zevk ve ödülle ilişkilendirilir, serotonin duygu durumunu düzenler ve asetilkolin öğrenme ve hafıza ile ilişkilidir.
Beyin, karmaşıklığı ve çeşitli işlevleri nedeniyle hala anlamadığımız çok sayıda özelliğe sahiptir. Örneğin, bilinç ve öz farkındalık gibi konular hala büyük birer bilmece olarak kalmaktadır. Bu nedenle, beyni anlamak, bilim adamları ve araştırmacılar için hala büyük bir hedef ve meydan okumadır.
Beyinle ilgili olarak daha fazla bilgi vermekten memnuniyet duyarım. Daha önce belirtildiği gibi, beynin farklı bölümleri farklı işlevlere sahiptir ve birçok karmaşık işlevi yerine getirirler. Bunlar arasında algı, düşünme, dil, hafıza ve bilinç bulunur.
Algı: Beyin, çevremizden gelen bilgileri işleyerek dünyayı anlamamızı sağlar. Bu, görme, işitme, tatma, koklama ve dokunma gibi duyusal bilgileri içerir. Beyin, bu bilgileri alır, işler ve anlamlı bir algı oluşturur.
Düşünme: Beynimiz, problem çözme, karar verme, planlama ve kavramsal düşünme gibi karmaşık bilişsel süreçleri gerçekleştirir.
Dil: Dil anlama ve üretme becerilerimiz, beyin tarafından kontrol edilir. Bu, konuşmayı anlamak ve üretmek, okuma ve yazma yeteneğini içerir.
Hafıza: Beyin, yeni bilgileri kodlar, saklar ve gerektiğinde geri çağırır. Bu, geçmiş deneyimlerimizi hatırlamamıza ve gelecekteki durumları tahmin etmemize yardımcı olur.
Bilinç: Bilinç, beynin en gizemli işlevlerinden biridir. Kendi düşüncelerimizin, duygularımızın ve deneyimlerimizin farkında olmamızı sağlar. Bilinç, beynin tam olarak hangi bölümleri tarafından oluşturulduğu hala tam olarak anlaşılamamış bir konudur.
Beyin, işlevlerini yerine getirirken, nöron adı verilen milyarlarca hücreyi kullanır. Nöronlar, sinapslar adı verilen bağlantılar aracılığıyla bilgiyi birbirine ileterek karmaşık ağlar oluştururlar. Bu ağlar, düşünme, hissetme ve hareket etme yeteneklerimizi belirler.
Beyin ayrıca nöroplastisite adı verilen bir yeteneğe sahiptir. Bu, beynin deneyimlere yanıt olarak bağlantılarını ve yapısını değiştirme yeteneğidir. Bu yetenek, öğrenme, hafıza ve beyin hasarı sonrası iyileşme gibi süreçleri mümkün kılar.
Bu karmaşık organ, bilimin önemli bir araştırma alanı olmuştur ve hala çözülmemiş pek çok gizemi bulunmaktadır. Bilim insanları, beyin hakkındaki bilgileri genişletmek ve beyin hastalıklarını ve bozukluklarını daha iyi anlamak ve tedavi etmek için sürekli yeni araştırmalar yapmaktadırlar.
Elbette, beynin karmaşıklığını ve bilim insanlarının bu konuda daha fazla bilgi edinme çabalarını tartışmaya devam edelim:
Nöroplastisite: Daha önce belirtildiği gibi, nöroplastisite, beynin yeni deneyimlere ve öğrenmeye yanıt olarak yapısını ve işleyişini değiştirme yeteneğidir. Bu, nöronların ve sinapsların yeniden organize olabilmesi ve yeni nöronların oluşabilmesi anlamına gelir, bir süreç ki buna nörogenez denir. Nöroplastisite, bireylerin çevrelerine ve deneyimlerine yanıt olarak öğrenmelerini ve uyum sağlamalarını mümkün kılar. Ayrıca beyin hasarı veya hastalığından sonra toparlanmayı ve iyileşmeyi de mümkün kılar.
Beyin Görüntüleme: Bilim insanları, beyin hakkında daha fazla bilgi edinmek için bir dizi beyin görüntüleme tekniği kullanmaktadır. Bunlar arasında manyetik rezonans görüntüleme (MRI), fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI), pozitron emisyon tomografisi (PET) ve elektroensefalografi (EEG) bulunmaktadır. Bu teknikler, beyin yapısını ve işleyişini görüntülemeye, nöronların nasıl ve ne zaman aktif olduğunu anlamaya ve beyin hastalıklarını ve bozukluklarını tanımlamaya yardımcı olur.
Beyin Hastalıkları ve Bozuklukları: Bilim insanları, beyin hastalıklarını ve bozukluklarını anlamak ve tedavi etmek için beyin hakkında edindikleri bilgileri kullanmaktadır. Bunlar arasında Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, epilepsi, multipl skleroz, beyin tümörleri ve depresyon gibi durumlar bulunmaktadır. Beyin hastalıklarının tedavisinde genellikle ilaçlar, cerrahi prosedürler ve bazen de fiziksel terapi veya konuşma terapisi gibi rehabilitasyon yöntemleri kullanılır.
Beyin-Bilgisayar Arayüzleri: Beyin-bilgisayar arayüzleri (BCI), beyin aktivitesini okuyabilen ve bu bilgiyi bir bilgisayar sistemine aktarabilen cihazlar olan başka bir heyecan verici araştırma alanıdır. Bu teknoloji, hareket bozuklukları olan kişilere veya felçli hastalara hareket yeteneğini geri kazandırmak için kullanılabilecek bir potansiyele sahiptir. Ancak, bu teknoloji hala geliştirme aşamasındadır ve etik ve pratik zorluklarla karşı karşıyadır.
Beyin, hala birçok gizemi ve keşfedilmemiş alanı barındıran karmaşık ve ilgi çekici bir organdır. Bilim insanları, beyin hakkında daha fazla bilgi edinmeye devam ettikçe, bu bilgilerin insan sağlığına ve yaşam kalitesine nasıl katkıda bulunabileceğini daha iyi anlamaya devam edeceğiz.
Yapay Sinir Ağları ve Derin Öğrenme: İnsan beyninin çalışma biçiminden ilham alarak, bilim insanları ve mühendisler, öğrenme ve karar verme yeteneği olan yapay sinir ağları (YSA) oluşturmuşlardır. YSA'lar, özellikle görüntü ve ses tanıma, doğal dil işleme ve diğer karmaşık görevlerde büyük ilerlemeler sağlayan bir tür makine öğrenmesi tekniğidir. Derin öğrenme, daha karmaşık ve katmanlı sinir ağlarını kullanır, bu da onların daha karmaşık görevleri gerçekleştirebilmesini sağlar.
Kuantum Beyin Dinamikleri: Bazı bilim insanları, kuantum mekaniği teorisinin beynin işleyişini anlamak için kullanılabileceğini öne sürmüşlerdir. Kuantum beyin dinamikleri (QBD) teorisi, beynin karmaşık işleyişinin, kuantum süperpozisyonları ve iç içe geçmeler gibi kuantum mekaniksel özellikler tarafından açıklanabileceğini iddia eder. Ancak, bu teori hala oldukça tartışmalıdır ve çoğu nörobiyolog ve fizikçi tarafından genel kabul görmemektedir.
Nöroetik: Beyin hakkında daha fazla bilgi edindikçe, etik konular da ortaya çıkar. Nöroetik, beyinle ilgili araştırmaların ve teknolojilerin etik yönlerini ele alır. Örneğin, beyin-bilgisayar arayüzleri veya nörolojik gelişme ve iyileştirme için kullanılan ilaçlar gibi teknolojilerin, kişinin özel hayatı ve bireysel özgürlükler üzerinde ne gibi etkileri olabileceği konusunda sorular sorar.
Nöroestetik: Nöroestetik, sanatın ve estetiğin beyin üzerindeki etkisini inceleyen bir bilim dalıdır. Bu alandaki araştırmacılar, bir eseri nasıl algıladığımızı, sanatsal bir deneyimin duygusal ve fizyolojik etkilerini ve sanatın neden bizde belirli bir etkiye sahip olduğunu anlamak için beyin görüntüleme teknolojilerini ve diğer nörobilimsel araçları kullanır.
Bu gibi ileri seviye konular, beynin karmaşıklığını ve çeşitli işlevlerini daha iyi anlamak için bilimin sınırlarını zorlamaktadır. Her ne kadar beynin sırları hala büyük ölçüde çözülmemiş olsa da, bu araştırmaların gelecekteki anlayışımıza ve beyinle ilgili hastalıkların tedavisine büyük katkıları olacağına dair umut vardır.
Tabii ki, beyin hakkındaki bilgilerimizi genişletebilecek daha birçok alan ve konu var. Örneğin:
Bilinç Bilimi: Bilinç, yani düşünme, algılama ve deneyimleme yetimizi, beyin hakkında anlaşılması en zor olan konulardan biridir. Bilinç bilimi, bilincin doğası ve işleyişi hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışır. Bilim insanları, beyindeki belirli süreçlerin ve yapıların bilinçli deneyimlerimizle nasıl ilişkili olduğunu anlamak için bir dizi yöntem ve yaklaşım kullanmaktadır. Ancak, bilinç hala büyük ölçüde bir gizem olarak kalıyor ve "sert bilinç problemi" olarak adlandırılan, yani beyindeki fiziksel süreçlerin nasıl subjektif deneyimlere yol açtığı sorusu hala cevapsızdır.
Nöropsikoloji: Nöropsikoloji, beynin davranış ve biliş üzerindeki etkisini inceler. Bu alandaki araştırmalar genellikle beyin hasarı olan bireyler üzerinde odaklanır, çünkü bu bireylerde görülen davranış değişiklikleri, beyin işlevlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. Nöropsikoloji ayrıca, belirli bir davranışın veya yeteneğin beyinde tam olarak nerede yer aldığını belirlemeye çalışır.
Beyin-Mikrobiyota Etkileşimi: Son yıllarda, beyin ve bağırsak mikrobiyotası (bağırsağımızdaki bakteriler) arasında bir bağlantı olduğuna dair kanıtlar ortaya çıkmıştır. Bazı araştırmalar, bağırsak mikrobiyotasının beyni ve davranışı etkileyebileceğini öne sürmekte ve hatta bazı ruh sağlığı sorunlarının (depresyon ve anksiyete gibi) bağırsak mikrobiyotasıyla ilişkili olabileceğini öne sürmektedir. Bu alandaki araştırmalar hala erken aşamadadır ve daha fazla bilgi ve araştırmaya ihtiyaç vardır.
Nörofarmakoloji: Nörofarmakoloji, ilaçların beyindeki etkilerini inceler. Bu alan, beyin hastalıklarının tedavisi için yeni ilaçların geliştirilmesine yardımcı olabilir. Nörofarmakoloji, beyindeki belirli kimyasal süreçleri anlamak ve bu süreçleri hedefleyen ilaçların nasıl çalıştığını ve nasıl geliştirilebileceğini belirlemek için önemlidir.
Bu alanlar, beynin nasıl çalıştığına dair anlayışımızı genişletmek için yürütülen geniş kapsamlı çabaların bir parçasıdır. Beyinle ilgili bu bilgiler, beyin sağlığı ve genel insan sağlığına dair bilgilerimizi genişletmek ve beyin hastalıklarının ve bozukluklarının tedavisi ve önlenmesinde yeni yaklaşımlar geliştirmek için son derece önemlidir.
Nöroepigenetik: Epigenetik, genlerimizin nasıl ifade edildiğini veya "açıldığını" kontrol eden faktörleri inceler. Nöroepigenetik, özellikle beyinde bu değişikliklerin rolünü inceler. Bazı araştırmalar, epigenetik değişikliklerin, öğrenme ve hafıza gibi beyin işlevlerinde ve nörolojik ve psikiyatrik bozukluklarda bir rol oynayabileceğini öne sürmüştür.
Uyku ve Rüyalar: Uyku ve rüyalar, beyinle ilgili başka bir ilginç konudur. Uyku sırasında beyinde birçok önemli işlem gerçekleşir, örneğin hafızanın konsolidasyonu (kalıcı hafıza oluşturma). Rüyalar da ayrıca bilim insanları tarafından yoğun bir şekilde araştırılmıştır. Rüyaların amacı tam olarak bilinmese de, bazı teoriler rüyaların duygusal işlemeyi, problem çözmeyi veya beyin sinapslarını yeniden düzenlemeyi içerdiğini öne sürer.
Nöroeğitim: Nörobilim ve eğitim arasındaki kesişim olan nöroeğitim, öğrenmeyi optimize etmek için beynin nasıl çalıştığını anlamayı amaçlar. Örneğin, öğrenmenin beyindeki belirli süreçleri tetiklediğini, bu süreçlerin nasıl çalıştığını ve en iyi nasıl teşvik edileceğini anlamaya yardımcı olabilir. Bu alan, öğrencilerin daha etkili bir şekilde öğrenmesine yardımcı olabilecek stratejiler ve teknikler geliştirmeye çalışır.
Nörodejeneratif Hastalıklar: Alzheimer, Parkinson, ALS ve Huntington gibi nörodejeneratif hastalıklar, beyin hücrelerinin zamanla yavaş yavaş fonksiyonlarını kaybetmesi ve ölmesi ile karakterize edilir. Bu hastalıkların her biri, hücre ölümünün beyinde belirli bir bölgeyi veya hücre tipini etkilemesi nedeniyle kendi belirgin belirtilerine sahiptir. Bu hastalıkların neden olduğu hücre ölümünün altında yatan mekanizmaların anlaşılması, potansiyel tedavilerin geliştirilmesinde hayati öneme sahiptir.
Bu ve diğer konular, beynin ne kadar karmaşık ve inanılmaz bir organ olduğunu göstermektedir. İnsan beyni hakkında daha fazla bilgi edinmek, hem normal beyin işlevlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olur, hem de beyinle ilgili bozuklukları ve hastalıkları tedavi etmek için yeni yollar bulmamıza yardımcı olabilir.
Nöroplastisite: Nöroplastisite, beynin deneyimlere ve yeni bilgilere yanıt olarak fiziksel ve işlevsel olarak değişme yeteneğini ifade eder. Bu, hücreler arası bağlantıların güçlendirilmesi veya zayıflatılması, yeni nöronların oluşumu (neurogenesis) veya mevcut nöronların ölümü (apoptozis) aracılığıyla gerçekleşir. Nöroplastisite, öğrenme ve hafıza süreçlerinde önemli bir rol oynar ve aynı zamanda beynin yaralanma veya hastalık sonrası iyileşme yeteneği üzerinde de etkilidir.
Nörogöstergenler: Nörogöstergenler, beyin ve sinir sistemi üzerinde etkisi olan steroidal olmayan bileşiklerdir. Bu bileşiklerin birçoğu, sinir sisteminin doğru işleyişi için hayati öneme sahiptir ve beyin fonksiyonlarını düzenler, sinir hücrelerinin büyümesini ve farklılaşmasını destekler ve nöroinflamasyonu (beyindeki inflamasyon) azaltır.
Beyin Bilgisayar Arayüzleri (BCI): BCI teknolojisi, beynin elektriksel aktivitesini okuyarak ve bu bilgiyi bir bilgisayarın anlayabileceği bir formata dönüştürerek, insanların bilgisayarlar ve diğer elektronik cihazlarla doğrudan iletişim kurmasına olanak sağlar. Bu teknoloji, özellikle felçli hastaların tekrar iletişim kurabilmeleri ve çevrelerini kontrol edebilmeleri için umut verici bir alanı temsil eder.
Nöroprotektif Tedaviler: Beyin hasarına veya hastalığa maruz kaldığında, bir dizi süreç hücre ölümüne ve daha fazla hasara yol açabilir. Nöroprotektif tedaviler, bu süreçleri engellemeye veya yavaşlatmaya çalışır, böylece hasarın daha da kötüleşmesini önler. Bu tedaviler, beyin hücrelerini koruyarak ve beyindeki hasarı hafifleterek nörolojik hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynar.
Psikonöroimmünoloji: Psikonöroimmünoloji, psikolojik süreçlerin, sinir sistemi ve bağışıklık sistemi arasındaki etkileşimleri inceleyen bir bilim dalıdır. Bu alan, stresin bağışıklık sistemini nasıl etkilediği ve bu etkileşimin hastalıkların gelişiminde ve ilerlemesinde nasıl bir rol oynadığına dair derin bir anlayış sağlar.
Her biri, beynin ve sinir sisteminin işleyişini daha iyi anlamamıza yardımcı olan kendi benzersiz açısını sunar. Bu bilgiler, daha etkili tedaviler ve terapiler geliştirmemize ve beynin sağlığını ve işlevselliğini korumamıza yardımcı olabilir.
Beynin katmanları nelerdir?
Beynin 'katmanları' derken, insan beyninin ana bölümlerini anlatmaktan bahsediyor olabilirsiniz. İnsan beyni, genellikle üç ana bölüme ayrılır: Ön beyin (forebrain), orta beyin (midbrain) ve arka beyin (hindbrain). Bu bölümler ve alt bölümleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1. Ön Beyin (Forebrain): Bu, beynin en büyük ve en karmaşık bölümüdür. İki alt bölüme ayrılır:
Telencephalon: Bu bölge, beynin en büyük kısmını oluşturur ve serebrum veya beyin korteksi olarak da bilinir. İki yarımküreden oluşur ve düşünme, karar verme, duygusal tepkiler ve hafıza gibi üst düzey bilişsel işlevleri kontrol eder. Korteks, daha önce belirttiğim gibi, bir dizi lob veya bölgeye ayrılmıştır: frontal lob, parietal lob, oksipital lob ve temporal lob.
Diencephalon: Bu bölge talamus ve hipotalamusu içerir. Talamus, beyne gelen duyusal bilgileri işler ve düzenler. Hipotalamus ise, vücut sıcaklığı, açlık, susuzluk ve uyku gibi hayati işlevleri düzenleyen bir dizi hormonu kontrol eder. Ayrıca duygusal tepkileri ve uyandırma / uyanıklık durumlarını da düzenler.
2. Orta Beyin (Midbrain): Bu, beynin üç ana bölümünün en küçüğüdür ve genellikle beyin sapının bir parçası olarak düşünülür. Orta beyin, hareket, görsel ve işitsel bilgileri işlemeye yardımcı olur.
3. Arka Beyin (Hindbrain): Bu bölüm medulla, pons ve serebellum alt bölümlerini içerir.
Medulla oblongata, kalp atış hızı, solunum ve kan basıncı gibi hayati fonksiyonları kontrol eder.
Pons, beynin üst ve alt bölümleri arasında bilgi aktarımını sağlar ve ayrıca uykuyu düzenler.
Serebellum (beyincik), motor kontrolü ve koordinasyonu sağlar ve aynı zamanda denge ve postürü düzenler.
Bunlar, beynin anatomik olarak tanımlanan genel 'katmanları' veya bölümleridir. Ancak, beynin karmaşıklığı nedeniyle, daha spesifik fonksiyonlara sahip daha küçük alt bölümlere daha fazla ayrılabilir. Her bir bölge ve alt bölge, bir dizi spesifik işlevi kontrol eder ve birlikte beynin karmaşık işleyişini oluşturur.
Beynin katmanları. İpucu: bir tanesi sürüngen beyin
Sözünü ettiğiniz beyin katmanları, insan beyninin evrim sürecini temsil ettiği düşünülen ve genellikle "Triune Brain" (Üçlü Beyin) modeli olarak adlandırılan kavramla ilgili olabilir. Bu model, beynin evrimsel olarak üç ana 'katmanda' geliştiğini öne sürer: sürüngen beyin, limbik sistem ve neokorteks. Bu teori, Amerikalı nörolog Paul D. MacLean tarafından 1960'larda ortaya atılmıştır.
1. Sürüngen Beyin (Reptilian Complex): Bu, beynin en eski ve en ilkel bölümüdür ve temel hayatta kalma içgüdülerini kontrol eder. Bu içgüdüler arasında yeme, üreme, hayatta kalma için savunma ve bölge hakimiyeti bulunur. Bu katman ayrıca, beynin en altında yer alan ve otomatik vücut işlevlerini kontrol eden medulla ve ponsu içerir.
2. Limbik Sistem: Bu katman, duygusal tepkileri, sosyal davranışları ve bellek oluşumunu kontrol eder. Limbik sistem genellikle amigdala (duygusal yanıtlar ve özellikle korku ile ilişkilidir), hipokampus (bellek oluşumu ve depolanması ile ilişkilidir) ve hipotalamus (içgüdüler ve dürtülerle ilgili) gibi yapıları içerir.
3. Neokorteks: Bu, beynin en yeni ve en büyük bölümüdür ve genellikle beynin gri maddesi olarak adlandırılan dış tabakasını oluşturur. Neokorteks, dil, soyut düşünce, bilinç ve problem çözme yetenekleri gibi yüksek düzeydeki bilişsel işlevleri kontrol eder. Bu beynin bu bölümü, insanların diğer tüm hayvanlardan farklı olan karmaşık düşünme yeteneklerini sağlar.
Bu model, beynin karmaşıklığını ve işlevselliğini basitleştirir ve bazı eleştirilere tabi olmuştur. Ancak, beynin evrim sürecini ve farklı beyin bölümlerinin birbiriyle nasıl etkileşime girebileceğini anlamak için yararlı bir çerçeve sağlar. Her bir 'katman', beynin farklı bir bölümünü ve belirli bir dizi işlevi temsil eder. Fakat gerçekte, beyindeki birçok işlev ve işlem bir dizi farklı beyin bölgesi arasında karmaşık bir etkileşim gerektirir.