İngilizce'de En Çok Kullanılan Düzensiz Fiiller


1. go (gitmek)

    * went

    * gone

        * Örnekler:

        * I go to the park every day. (Her gün parka giderim.)

        * I went to the park yesterday. (Dün parka gittim.)

        * I have gone to the park. (Parka gitmiş durumdayım.)

2. have (sahip olmak)

    * had

    * had

        * Örnekler:

        * I have a car. (Bir arabam var.)

        * I had a car last year. (Geçen yıl bir arabam vardı.)

        * I have had a car. (Daha önce bir arabama sahip oldum.)

3. do (yapmak)

    * did

    * done

        * Örnekler:

        * I do my homework every day. (Her gün ödevimi yaparım.)

        * I did my homework yesterday. (Dün ödevimi yaptım.)

        * I have done my homework. (Ödevimi yapmış durumdayım.)

4. say (söylemek)

    * said

    * said

        * Örnekler:

        * I say hello to my friends. (Arkadaşlarıma merhaba derim.)

        * I said hello to my friends yesterday. (Dün arkadaşlarıma merhaba dedim.)

        * I have said hello to my friends. (Arkadaşlarıma merhaba demiş durumdayım.)

5. get (almak, olmak)

    * got

    * gotten/got (Britanya İngilizcesi'nde "got" kullanılır)

        * Örnekler:

        * I get a coffee every morning. (Her sabah kahve alırım.)

        * I got a coffee this morning. (Bu sabah kahve aldım.)

        * I have gotten a coffee. (Kahve almış durumdayım.)

6. take (almak)

    * took

    * taken

        * Örnekler:

        * I take a bus to work. (İşe otobüsle giderim.)

        * I took a bus to work yesterday. (Dün işe otobüsle gittim.)

        * I have taken a bus to work. (İşe otobüsle gitmiş durumdayım.)

7. come (gelmek)

    * came

    * come

        * Örnekler:

        * I come to this store every week. (Her hafta bu dükkan'a gelirim.)

        * I came to this store yesterday. (Dün bu dükkan'a geldim.)

        * I have come to this store before. (Daha önce bu dükkan'a gelmişim.)

8. see (görmek)

    * saw

    * seen

        * Örnekler:

        * I see my friends every day. (Her gün arkadaşlarımı görürüm.)

        * I saw my friends yesterday. (Dün arkadaşlarımı gördüm.)

        * I have seen my friends. (Arkadaşlarımı görmüş durumdayım.)

9. know (bilmek, tanımak)

    * knew

    * known

        * Örnekler:

        * I know the answer. (Cevabı bilirim.)

        * I knew the answer yesterday. (Dün cevabı biliyordum.)

        * I have known the answer. (Cevabı biliyorum.)

10. give (vermek)

* gave

* given

    * Örnekler:

    * I give money to charity. (Hayır kurumlarına para veririm.)

    * I gave money to charity yesterday. (Dün hayır kurumlarına para verdim.)

    * I have given money to charity. (Hayır kurumlarına para vermiş durumdayım.)

11. think (düşünmek)

* thought

* thought

    * Örnekler:

    * I think about my plans. (Planlarım hakkında düşünürüm.)

    * I thought about my plans yesterday. (Dün planlarım hakkında düşündüm.)

    * I have thought about my plans. (Planlarım hakkında düşünmüş durumdayım.)

12. find (bulmak)

* found

* found

    * Örnekler:

    * I find time to read every day. (Her gün okumak için zaman bulurum.)

    * I found time to read yesterday. (Dün okumak için zaman buldum.)

    * I have found time to read. (Okumak için zaman bulmuş durumdayım.)

13. tell (söylemek)

* told

* told

    * Örnekler:

    * I tell stories to my friends. (Arkadaşlarıma hikayeler anlatırım.)

    * I told a story to my friends yesterday. (Dün arkadaşlarıma bir hikaye anlattım.)

    * I have told stories to my friends. (Arkadaşlarıma hikayeler anlatmış durumdayım.)

14. become (olmak)

* became

* become

    * Örnekler:

    * I become tired when I work too much. (Çok çalışınca yorulurum.)

    * I became tired after working all day yesterday. (Dün tüm gün çalıştıktan sonra yoruldum.)

    * I have become tired after work. (İşten sonra yorulmuş durumdayım.)

15. understand (anlamak)

* understood

* understood

    * Örnekler:

    * I understand the instructions. (Talimatları anlarım.)

    * I understood the instructions yesterday. (Dün talimatları anladım.)

    * I have understood the instructions. (Talimatları anlamış durumdayım.)

16. bring (getirmek)

* brought

* brought

    * Örnekler:

    * I bring my lunch to work. (Öğle yemeğimi işe getiririm.)

    * I brought my lunch to work yesterday. (Dün öğle yemeğimi işe getirdim.)

    * I have brought my lunch to work. (Öğle yemeğimi işe getirmiş durumdayım.)

17. begin (başlamak)

* began

* begun

    * Örnekler:

    * I begin work at 9am. (İşi saat 9'da başlarım.)

    * I began work at 9am yesterday. (Dün işe saat 9'da başladım.)

    * I have begun work. (İşi başlatmış durumdayım.)

18. feel (hissetmek)

* felt

* felt

    * Örnekler:

    * I feel happy today. (Bugün mutlu hissediyorum.)

    * I felt happy yesterday. (Dün mutlu hissettim.)

    * I have felt happy. (Mutlu hissetmiş durumdayım.)

19. leave (ayrılmak, terk etmek)

* left

* left

    * Örnekler:

    * I leave work at 5pm. (İşten saat 5'te ayrılırım.)

    * I left work at 5pm yesterday. (Dün işten saat 5'te ayrıldım.)

    * I have left work. (İşten ayrılmış durumdayım.)

20. keep (tutmak, saklamak)

* kept

* kept

    * Örnekler:

    * I keep my keys in my bag. (Anahtarlarımı çantamda tutarım.)

    * I kept my keys in my bag yesterday. (Dün anahtarlarımı çantamda tuttum.)

    * I have kept my keys in my bag. (Anahtarlarımı çantamda tutmuş durumdayım.)

21. write (yazmak)

* wrote

* written

    * Örnekler:

    * I write in my journal every day. (Her gün günlüğüme yazarım.)

    * I wrote in my journal yesterday. (Dün günlüğüme yazdım.)

    * I have written in my journal. (Günlüğüme yazmış durumdayım.)

22. stand (ayakta durmak)

* stood

* stood

    * Örnekler:

    * I stand when I see my bus coming. (Otobüsümün geldiğini görünce ayağa kalkarım.)

    * I stood when I saw my bus coming yesterday. (Dün otobüsümün geldiğini görünce ayağa kalktım.)

    * I have stood when I saw my bus. (Otobüsümü görünce ayağa kalkmış durumdayım.)

23. lose (kaybetmek)

* lost

* lost

    * Örnekler:

    * I often lose my keys. (Sıklıkla anahtarlarımı kaybederim.)

    * I lost my keys yesterday. (Dün anahtarlarımı kaybettim.)

    * I have lost my keys. (Anahtarlarımı kaybetmiş durumdayım.)

24. pay (ödemek)

* paid

* paid

    * Örnekler:

    * I pay my bills on time. (Faturalarımı zamanında öderim.)

    * I paid my bills yesterday. (Dün faturalarımı ödedim.)

    * I have paid my bills. (Faturalarımı ödemiş durumdayım.)

25. meet (buluşmak, karşılaşmak)

* met

* met

    * Örnekler:

    * I meet my friends every weekend. (Her hafta sonu arkadaşlarımla buluşurum.)

    * I met my friends yesterday. (Dün arkadaşlarımla buluştum.)

    * I have met my friends. (Arkadaşlarımla buluşmuş durumdayım.)

26. speak (konuşmak)

* spoke

* spoken

    * Örnekler:

    * I speak English. (İngilizce konuşurum.)

    * I spoke English yesterday. (Dün İngilizce konuştum.)

    * I have spoken English. (İngilizce konuşmuş durumdayım.)

27. break (kırmak, bozmak)

* broke

* broken

    * Örnekler:

    * I break the glass by accident. (Camı kazara kırarım.)

    * I broke the glass yesterday. (Dün camı kırdım.)

    * I have broken the glass. (Camı kırmış durumdayım.)

28. fall (düşmek)

* fell

* fallen

    * Örnekler:

    * I fall asleep quickly. (Hızlıca uykuya dalarım.)

    * I fell asleep quickly yesterday. (Dün hızlıca uykuya daldım.)

    * I have fallen asleep. (Uykuya dalmış durumdayım.)

29. hold (tutmak)

* held

* held

    * Örnekler:

    * I hold the door for others. (Kapıyı başkaları için tutarım.)

    * I held the door for others yesterday. (Dün kapıyı başkaları için tuttum.)

    * I have held the door for others. (Kapıyı başkaları için tutmuş durumdayım.)

30. catch (yakalamak)

* caught

* caught

    * Örnekler:

    * I catch the ball during the game. (Oyun sırasında topu yakalarım.)

    * I caught the ball during the game yesterday. (Dün oyun sırasında topu yakaladım.)

    * I have caught the ball. (Topu yakalamış durumdayım.)

31. spend (harcamak)

* spent

* spent

    * Örnekler:

    * I spend my time reading. (Zamanımı okuyarak geçiririm.)

    * I spent my time reading yesterday. (Dün zamanımı okuyarak geçirdim.)

    * I have spent my time reading. (Zamanımı okuyarak geçirmiş durumdayım.)

32. grow (büyümek, yetiştirmek)

* grew

* grown

    * Örnekler:

    * I grow tomatoes in my garden. (Bahçemde domates yetiştiririm.)

    * I grew tomatoes in my garden last summer. (Geçen yaz bahçemde domates yetiştirdim.)

    * I have grown tomatoes in my garden. (Bahçemde domates yetiştirmiş durumdayım.)

33. throw (atmak)

* threw

* thrown

    * Örnekler:

    * I throw the ball to my dog. (Topu köpeğime atarım.)

    * I threw the ball to my dog yesterday. (Dün topu köpeğime attım.)

    * I have thrown the ball to my dog. (Topu köpeğime atmış durumdayım.)

34. fly (uçmak)

* flew

* flown

    * Örnekler:

    * I fly to New York for business. (İş için New York'a uçarım.)

    * I flew to New York last month. (Geçen ay New York'a uçtum.)

    * I have flown to New York. (New York'a uçmuş durumdayım.)

35. hide (saklamak, saklanmak)

* hid

* hidden

    * Örnekler:

    * I hide my savings under the mattress. (Birikimlerimi yatağın altına saklarım.)

    * I hid my savings under the mattress last year. (Geçen yıl birikimlerimi yatağın altına sakladım.)

    * I have hidden my savings under the mattress. (Birikimlerimi yatağın altına saklamış durumdayım.)

36. fight (dövüşmek, mücadele etmek)

* fought

* fought

    * Örnekler:

    * I fight for justice. (Adalet için mücadele ederim.)

    * I fought for justice yesterday. (Dün adalet için mücadele ettim.)

    * I have fought for justice. (Adalet için mücadele etmiş durumdayım.)

37. choose (seçmek)

* chose

* chosen

    * Örnekler:

    * I choose a healthy meal. (Sağlıklı bir öğün seçerim.)

    * I chose a healthy meal yesterday. (Dün sağlıklı bir öğün seçtim.)

    * I have chosen a healthy meal. (Sağlıklı bir öğün seçmiş durumdayım.)

38. forget (unutmak)

* forgot

* forgotten

    * Örnekler:

    * I forget my passwords often. (Şifrelerimi sık sık unuturum.)

    * I forgot my password yesterday. (Dün şifremi unuttum.)

    * I have forgotten my password. (Şifremi unutmuş durumdayım.)

39. wear (giymek)

* wore

* worn

    * Örnekler:

    * I wear my favorite jacket. (Favori ceketimi giyerim.)

    * I wore my favorite jacket yesterday. (Dün favori ceketimi giydim.)

    * I have worn my favorite jacket. (Favori ceketimi giymiş durumdayım.)

40. beat (yenmek, dövmek)

* beat

* beaten

    * Örnekler:

    * I beat the eggs for the cake. (Pastayı yapmak için yumurtaları çırparım.)

    * I beat the eggs for the cake yesterday. (Dün pastayı yapmak için yumurtaları çırptım.)

    * I have beaten the eggs for the cake. (Pastayı yapmak için yumurtaları çırpmış durumdayım.)

41. draw (çizmek)

* drew

* drawn

    * Örnekler:

    * I draw pictures in my free time. (Boş zamanlarımda resim çizerim.)

    * I drew a picture yesterday. (Dün bir resim çizdim.)

    * I have drawn a picture. (Bir resim çizmiş durumdayım.)

42. tear (yırtmak)

* tore

* torn

    * Örnekler:

    * I tear out pages from my notebook. (Not defterimden sayfalar yırtarım.)

    * I tore out a page yesterday. (Dün bir sayfa yırttım.)

    * I have torn out a page from my notebook. (Not defterimden bir sayfa yırtmış durumdayım.)

43. sell (satmak)

* sold

* sold

    * Örnekler:

    * I sell handmade crafts. (El yapımı el işleri satıyorum.)

    * I sold a craft yesterday. (Dün bir el işi sattım.)

    * I have sold crafts. (El işleri satmış durumdayım.)

44. lend (ödünç vermek)

* lent

* lent

    * Örnekler:

    * I lend books to my friends. (Kitapları arkadaşlarıma ödünç veririm.)

    * I lent a book to my friend yesterday. (Dün bir kitabı arkadaşıma ödünç verdim.)

    * I have lent books to my friends. (Kitapları arkadaşlarıma ödünç vermiş durumdayım.)

45. cut (kesmek)

* cut

* cut

    * Örnekler:

    * I cut vegetables for dinner. (Akşam yemeği için sebzeleri keserim.)

    * I cut vegetables for dinner yesterday. (Dün akşam yemeği için sebzeleri kestim.)

    * I have cut vegetables for dinner. (Akşam yemeği için sebzeleri kesmiş durumdayım.)

46. feed (beslemek)

* fed

* fed

    * Örnekler:

    * I feed my pet every morning. (Evcil hayvanımı her sabah beslerim.)

    * I fed my pet this morning. (Bu sabah evcil hayvanımı besledim.)

    * I have fed my pet. (Evcil hayvanımı beslemiş durumdayım.)

47. feel (hissetmek)

* felt

* felt

    * Örnekler:

    * I feel happy when it's sunny. (Hava güneşli olduğunda mutlu hissederim.)

    * I felt happy yesterday because it was sunny. (Dün hava güneşli olduğu için mutlu hissettim.)

    * I have felt happy because it was sunny. (Hava güneşli olduğu için mutlu hissetmiş durumdayım.)

48. keep (tutmak, saklamak)

* kept

* kept

    * Örnekler:

    * I keep my money in the bank. (Paramı bankada saklarım.)

    * I kept my money in the bank last year. (Geçen yıl paramı bankada sakladım.)

    * I have kept my money in the bank. (Paramı bankada saklamış durumdayım.)

49. kneel (diz çökmek)

* knelt / kneeled

* knelt / kneeled

    * Örnekler:

    * I kneel when I pray. (Dua ederken diz çökerim.)

    * I kneeled when I prayed yesterday. (Dün dua ederken diz çöktüm.)

    * I have kneeled when I prayed. (Dua ederken diz çökmüş durumdayım.)

50. lay (yatırmak, sermek)

* laid

* laid

    * Örnekler:

    * I lay the table for dinner. (Akşam yemeği için masayı hazırlarım.)

    * I laid the table for dinner yesterday. (Dün akşam yemeği için masayı hazırladım.)

    * I have laid the table for dinner. (Akşam yemeği için masayı hazırlamış durumdayım.)

Düzensiz fiillerin bu listesi, İngilizce gramer becerilerinizi geliştirmenize yardımcı olabilir. Bu fiilleri öğrenmek ve uygulamak, İngilizce'yi daha akıcı bir şekilde konuşmanıza ve yazmanıza yardımcı olacaktır.


Daha yeni Daha eski

نموذج الاتصال